5 Ocak 2010 Salı

Short Stories With Tragic Endings..

Herşeyime işledin sen tüm gözeneklerinden benliğime kadar. Tüm bu kalabalık ve anlamsızlık içinde konuştuğum ve hissedebildiğim tek şeydin. Artık konuşmak bile istemiyorum susmak, susmak sonunun nere varıcağını bilmeden ama yine herşey gibi bi sonu olduğunu bilerek. Aldığım nefes bile boşuna, hep sıfır oldum bu hayat cebirinde. Kimle toplanmaya çalıssam geride bi hiç kimle yollarım kesişse sadece arta kalan bi "0".

Yazmak istediklerim yaşamak istediklerimden farklı değillerdi aslında ama kelimeler anlam sıkıntısı çekmekten muzdarip, anlatamadıklarım boğazıma düğümleniyor işte, daha bir çok soru işaretinin düğümlendiği gibi. Hayatın "çaresizlik" ile "mutsuzluk" arasına sıkışıp kalmasına bozuluyorum en çok ve bunun önüne geçecek gücü bulamıyorum artık ben kendimde. İnsanlar halimden anlarmı? Yoksa sadece dinlemek ne kadar yeterlidir birşeyi anlamada. Kafamda o kadar çok soru(n) varki, hangi sorunun çözümü için hangi sorunun sorulması gerektiği kararsızlık olarak kaldı hayatımda. Dinlediğim şarkılarda da yok artık cevaplar. Ve ben yine bir ışık hüzmesinin altında kalmış bir zifiri karanlığım.

Görebildiğim şeyler var hayatta, anlayabildiğim, bilebildiğim yada hissedebildiğim. Ama bir çok "yok" var yine bütün olabildiklerime inat. Zamanın değişkenliğini yüzüme bir tokat gibi vuruyor saat, yine gece oluyor ve ben kaybolduğum bütün hayatlarda arıyorum kendimi, bir boşunalık, bir bekleyiş ya da bir karabulutun ardında. Hissettiğim ve hissettirdiğim her damla kalp çarpıntısı , ki bunun hem iyisi hem kötüsü oluyor, tam o anda bakındığım tüm tepelerin ardından geliyor yine ışık, bu sefer başkaları için. Ve ben yanlızca bakıyorum, güzel insanların güzel günlerini aydınlatan güneşe. Bakıyorum nasıl batıyor diye, içimde sessiz çığlıklar.

Anlatmak istediklerim var, konuşmak istediklerim, sormak istediklerim ama biliyorum artık anlamlar sadece bir hiç in yansıması. Anlamak zorunda değilim onuda biliyorum. Kabullenmek ? işte bu çok zor olucak. Bıraksaydın çöl kalsaydı buralar hep umut verip terketmek neden.

Kayboldum, sokaklarını çok iyi bildiğim bu şehirde, kayboldum siyahın en koyu tonlarında. Bu şehirde yok oldum ben artık, her başladığım hayata dair birşeyler için çabalarken bir toz zerresi olup serpiliyorum kaldırımlara. Bu tanıdık duygunun, yaşanılıcaklarını çoğunu bilirken, bir o kadarınında bilinmezliklerinde kalması zamanın. İşte acıtan yanı bu hayatın.

Sensizlik var artık benliğimin en derin, en kuytu köşelerinde bile tıpkı senden önce olduğu gibi. okuyanın okumaktan zevk almadığı ama yine de her kelimesine şükrederek anladığı bir kitap gibi. Bir mutluluğu dünyanın en yumuşak pamuğu gibi ellerine bırakabileceğini hissetmenin verdiği güçle saldırırken değişimine bu kitabın kabının, seçilmiş kelimelerin aynılığı ile yoruluyorum. Hep bir sıfırlama peşinde harcarken ömrümü, kendimi kaybettiğim sokaklara bir yenisini ekliyorum. Ve çoğunda o yumuşak pamuk bir göz yaşına sebep oluyor, silerken eskilerini.

Yoruldum.. Hem de çok. Bu yükün altında ezilirken ben, bu kadar acıyı absorbe ederken iliklerime kadar ve bilerek ne kadar yanacağını canımın. Daha bir ağır geliyor omuzlarımdaki bu yük, sanki daha çok kaldırabilecek gibi dünyayı taşımaya çalışıyor. Bir taraftan kırmamaya çalışırken öte yandan hep kırılan bir taraf olacağını anlatan bir hikaye kulaklarımda.

Hayat seçimlerden ibaret değil, olmamalı. Kendi seçimlerine sebep bir dolu neden dururken gece yatağımda, bir seçim ile suçlanmamalı insan ve bir pişmanlığa kurban gitmemeli, korkarken bir başkasının mutsuzluğundan. Yoruldum, düşünmemem gereken şeyleri düşünmekten, söylemem gereken şeyleri vaktinde söyleyememekten.

Bir bulutu bile tavşana benzetemiyorum artık ben, vermiyor aynı özgürlük hissini o eski gökyüzü . Kırıldı olmayan kanatlarım. Gökyüzüne baktığımda ay'ı göremiyorum artık. Dağladılar gözlerimide, tek hissedebildiğim yağmurlardı ama onlarda buharlaştılar geriye ucsuz bucaksız bir çöl bırakarak.

Hayat bir fahişe gibidir unutanlar asla unutulmaz, ben unutmamayı seçtim tüm sonuçlarına katlanarak lütfen sen unut beni. Başkalarının yatakta unuttuklarına inat ben seni kalbimde yangında ilk kurtarılıcaklar listesinin başına koydum.

İçimde yinede beklemek var, bekle diyen bir ses. Bir ömür geçtikten sonramı ödülüm bundan başka bir boyuttamı. Neyi, neden beklediğimi o günün gelip gelmeyeceğini bilmeden beklemek. Olasılıklardan uzak milyarda bir ihtimalin o yanlız birine vurularak unutmamak insanlığın unuttuğu en değerli şeyi.

Hani varya filmin birinde, o aşkın kahramanı bir türlü bırakmıyor sevgisinin hatıralarını, her ne kadar yakılması için çabalamışşsa da. Kurtarıyor aşkını kötü adamların elinden.. Bir insan ona dair olan bütün hatıralarını bir kutuya koyup çıkıp gidebilirmi kendi hayatından? Ve unutamam seni, hayatımın ellerinden kayıp gidişini seyrederken bile..

Ve benim sevgim bunu haketmedi diyorum, yanarken aşina olduğum ateşlerde. Benim sevgim, uğruna imkansızlıkları mümkün kılabileceğim. Dünyanın en kutsal şeyi dediğim şey bu kadar acı vermemeli.

Güneş doğarken bir başkaları için ben günahlarımın bedeli için hep en karanlık tenhalardayım. Sanrılardan öteye geçemediğim ikilemlerin içine sıkışıp kaldım.

Kısa film gibi geçerken hayat gözlerimin önünden asla ödüle layık olmadığını zaten biliyordum. Bu yüzdendi hep gözlerimi senden kaçırmam bu yüzdendi uzak durmam. Biliyordum gözlerine baktığım an kendimi olmam gerekenden çok ileri gitmiş olarak bulacağımı. Zamanın ötesinde sadece "ben"im olan hayallerimle hayatın acil çıkış kapısını bulmaya çalışıyorum şimdi.

Hayatımın her yeni gününde, ömrünün sonuna kadr bu lanetle yaşayacağım. Ve birgün yaşlanıp geçmişe baktığımda hiçbişey için asla pişmanlık duymayacak kadar sertleşmiş olacak yüreğim. Senin hayatın el salvadorda geçerken benim sonum san sebastian da yazılıcak!.

Yinede teşekkürler herşey için, yaşattığın ve damağımda asla silinmeyecek bir tat bırakan yarım kalmış herşey için. Bana gelmeyen ilhamı en acı yoldan verdiğin için. Hayatımda asla izi silinmeyecek bi yara bıraktığın için.

For as much as i love autumn, i'm giving myself to the ashes (:

16.07.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder